Kişilik Bozukluğu

Kişilik, karakter ve mizaç kelimelerinin anlamlarının çoğu kişi aynı şey olduklarını düşünür. Fakat bu kavramların hepsi farklı anlamlar taşımaktadır. Kişilik olarak ifade ettiğimiz durum hem dışsal hem de içsel yapılardan meydana gelir.

Burda içsel yapı olarak adlandırdığımız şey ‘mizaç’tır. Dışsal olarak adlandırdığımız şey ise karakterdir. İki farklı anlamlar taşır.

Mizaç, genetik yapının bir eseri olarak nesilden nesile aktarılan bazı özellikler içerir. Bu göz rengi, saç rengi ya da ten rengi gibi tamamen kişiye özeldir ve aslında bazı karakteristik özelliklerin karışımıdır. Yani bir aile bulunan 5 kardeşin karakteristik özellikleri de birbirinden çok farklı olabilir. Yeni doğan bir bebeğin bile neye kızıp neye kızmadığı kardeşler arasında farklılık gösterebilir. Çünkü genetik itibari ile aldığı bir takım özellikler vardır. Genetik yolla aktarılan karakteristik özellikleri genelde: cesaret, asabiyet, sakinlik, çok hareketlilik gibi.

Karakter ise genetik yollarla aktarılan bu temel üzerine inşa edilen bir yapı olarak karşımıza çıkmaktadır. Sonradan görerek, deneyerek ve tecrübe ederek öğrendiklerimizle kurulan bu yapı değişken özellikler gösterebilir. Çünkü kişi kendi iradesi ile de nasıl bir karakteristik yapıya bürüneceğini seçebilir. Davranışlarına bir şekilde yol verebilir ve düşünce ile davranışlarını kontrol edebilir.

Kişilik olarak adlandırdığımız şey ise karakter ve mizacın birleşimi olarak ifade edilebilir. Yani her ikisinden de özellikleri bir arada barındıran bir yapıdır.

Kişilik bozuklukları ise bireyin öznel iç yaşantısı ve davranışlarının kültürünün beklentilerinden belirgin şekilde sapmasıyla ortaya çıkan bir durumdur. Bu durum kendisini kişinin bilişlerinde (kendisini, diğerlerini ve dünyayı algılama biçimlerinde) , duygulanımında ( duygusal tepkilerin şiddeti, sıklığı ve yoğunluğu) dürtü kontrolünde ve insan ilişkilerinde veya birkaçında birden gösterir. Kültürden oldukça belirgin olan bu sapma bir soruna ya da probleme bağlı olmaz. Genelde sıkı sıkıya bu özelliklere bağlıdır ve değişime oldukça kapalıdır. Kendi durumunu oldukça normal olarak tarif etse de çevresindeki insanlar bir sorun olduğunun farkındadırlar.

Belli başlı sorunlar yaşıyor olmak kişilik bozukluğunun olduğunu göstermez. Genelde kişi kendisinde kişilik bozukluğu olup olmadığını düşünüyorsa o kişide kişilik bozukluğu görülmez. Bu yüzden kendinize tanı koymayın.

Kişilik bozuklukları aşağıdaki gibi sınıflandırılabilir:

  • Paranoid Kişilik Bozukluğu: Bu bozuklukta kişiler çevrelerine karşı oldukça şüpheci yaklaşırlar ve bir türlü güven duygusunu oluşturamazlar. Çok fazla inceleme ve araştırma yaparlar. İnsanların gerçek niyetlerine ulaşmaya çalışırlar. Sürekli tehdit altındaymış gibi hareket ederler. En yakınındaki insanlardan bile şüphe duyabilirler.
  • Şizoid Kişilik Bozukluğu: Bu kişiler günlük aktivitelerden oldukça uzak durarak, cinsel ve duygusal ilişkilerde hemen hemen hiç bulunmazlar. Başkalarına karşı duygu hissedemezler. Nadiren mutlu olurlar. İletişimleri sade ve yalındır. Bu bireyler empati kurmakta zorlanırlar. Duygusal tepkisizlik durumları başlıca belirti olarak görülür.
  • Şizotipal Kişilik Bozukluğu:Bu kişilerin yineleyici illüzyonları, büyüsel ve telepatik düşünceleri ve referans fikirleri vardır. Bu yüzden toplum tarafından dışlanmak ve aşağılanmak korkusu yaşarlar. Büyü gibi durumları kendilerine kanıtlamak için dini ayinlere girebilirler, büyücülük öğrenmeye çalışabilirler, ruhani varlıkları çağırma gibi aktivitelerde bulunabilirler.
  • Antisosyal Kişilik Bozukluğu: Sert, kaba ve kavgacı tutumları vardır. Soğuk ve hissiz, başkalarının duygularına karşı duyarsızdırlar. Empati yetenekleri yoktur. Sıcak ve yürekten duyguları ifade etmezler, kendilerine bu şekilde davranıldığında şüphecidirler.. Riskli ve kriminal bir hayattan keyif alırlar. Ne yaparlarsa yapsınlar suçsuz- günahsız olduklarını ispatlama konusunda beceriklidirler. Yapılan araştırmalar bu kişilerin pişmanlık duygusunu tanımadıklarını göstermiştir. Hatta sadistik davranışlarından haz aldıkları söylenebilir. Eğer amaçlarına ulaştıracaksa son derece kibar olabilirler. Her ne istiyorlarsa buna sahip olmaya haklarının olduğuna katı bir biçimde inanırlar. Bazı seri katillerde bu kişilik bozukluğu görüldüğü bilinmektedir.
  • Narsistik Kiişilik Bozukluğu: Bu kişiler eleştiriye dayanamaz, diğerlerinden beğeni, onay, övgü beklerler. Beklentileri karşılanmadığı zaman hayal kırıklığı yaşarlar, öz saygıları düşer. Kendisi ile ilgili çok önemli olduğu, başarılı, güzel kusursuz olduğu vb. inançları vardır. Çok özel bir insan olduğuna inanan kişi sadece kendisi gibi özel olan insanlar tarafından anlaşılacağına inanır. Diğerleri ile olan ilişkilerinde onların duygularını anlama ve tanıma konusunda isteksizdirler.
  • Borderline Kişilik Bozukluğu: Borderline kişilik bozukluğunun özellikleri duygu durumunda değişkenlik, terk edilmeye aşırı duyarlılık, kendine zarar verici davranışlar, kendilik ile ilgili düşüncelerinde değişkenlik, kendinden şüphe ile grandiyoz ve kendine değer verme arasında gidip gelmeler olarak gözlenir. Sıklıkla korkunç bir boşluğun içinde olduklarını söylerler. Ondan dolayı o büyük boşluğunu doldurabileceğini düşündükleri yeni ilişkilere girebilirler. Diğerlerinin onları reddetmiş gibi algıladıkları zaman kendi kendilerini reddederler ve sonuç olarak da kendini cezalandırma ve/veya zarar vermeye doğru gidebilirler.
  • Histriyonik Kişilik Bozukluğu: Bu kişiler rol yapıyormuşçasına dramatik ve duygusaldır. Olumlu izlenim edinmeye önem verirler. İlişkilerinde sadece dost tavırlı ve yardımsever bir görünümde olmakla kalmazlar, övgüye meraklı, çekiciliklerini pazarlayan, cinsel yönden kışkırtıcı kişilerdir. Histriyonikler başkalarında bıraktıkları ilk izlenimleri sürdüremezler. Birçok tanıdıkları vardır ancak arkadaşları azdır. İlişkilerde derinlik ve süreklilik gerektiğinde geri çekilirler çünkü bunu karşılayamazlar. Yeni tanıdıkları insanlarla çok yakın olduklarını ima eden davranışlarda bulunsalar da sonrasında bu ilişki yüzeysel kalır. İçten içe yaşadıkları kargaşa, depresyon ya da düşmanca tutumlara yönelik iç görüleri yoktur.
  • Çekingen Kişilik Bozukluğu: Bu kişiler diğerleri tarafından eleştirilmekten, aşırı gerginlik hissettikleri için eleştirilme olasılığı içeren her türlü etkileşimden kaçınırlar. Sosyal açıdan izole bir meslek seçebilirler ve etkileşimde bulunmak zorunda oldukları durumlarda, değerlendirilme ya da eleştirilme ipuçlarına aşırı derecede duyarlı olabilirler. Saçma bir şey söylemekten ya da kendilerini utandıracak bir şey yapabileceklerinden korkarlar. Diğerleriyle ilişki kurmak için can atarlar fakat kendilerini bu ilişkilere layık görmezler ve sonuç olarak da kendilerini sosyal ortamlardan izole ederler.
  • Bağımlı Kişilik Bozukluğu: Ön plana çıkmayı asla istemezler. Rekabetçi değillerdir. Onlar onaylanılmak ve kol kanat gerilmesini beklerler. Komşuları ve arkadaşları tarafından düşünceli, eli açık, yumuşak başlı biri olarak tanımlanırlar. Stres altında himayeye alınma ihtiyaçları artar ve kendilerinden verici davranışlar gösterirler. Özel ilişkilerinde sorunlar karşısında mutlaka karşı taraftan bir beklenti içine girerler. Ayrılmaya karşı duyarlıdırlar. Yaşadıkları ayrılıklar sonrasında zor dönemler geçirebilirler.
  • Obsesif Kompulsif Kişilik Bozukluğu: Obsesif-kompulsif kişilik bozukluğu olan kişi, kendini ve çevresini aşırı derecede kontrol eder, mükemmeliyetçidir, katı kuralları vardır. Gündelik hayatta detaylara dikkat etme, yapılan etkinliğin asıl amacını unutacak kadar kural, ayrıntı, sıralama, organize etme ile ilgilenirler. Tüm bunlar birçok toplumda çok değer verilen özelliklerdir. Fakat bazı insanlar bu özeliklerin aşırı uçlarındadır ve bunun sonucu olarak da katı, kesin, mükemmeliyetçi, dogmatik ve duygusal açıdan bloke edilmiştirler.
kişilik bozukluğu